
İdarenin Sorumluluğu
İdare, kamu hizmetlerini yerine getiren ve devletin kamu gücünü kullanan organlar olarak, gerçekleştirdikleri her türlü işlemde ve eylemde hukuka uygunluk ilkesine riayet etmek zorundadır. Ancak, idarelerin zaman zaman hukuka aykırı eylem ve işlemlerine rastlanmakta, bu da vatandaşların haklarını ihlal etmekte veya kamu düzenini bozmaktadır. İdarenin, eylem veya işlemleri nedeniyle zarar gören bireyler, tazminat talep etme hakkına sahiptir. İşte bu bağlamda, idarenin sorumluluğu önemli bir hukuki mekanizma olarak devreye girer.
İdarenin sorumluluğu, yalnızca idarenin keyfi ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle doğan tazminat yükümlülükleriyle sınırlı değildir; aynı zamanda idarenin kamusal hizmetleri sunarken bile, yanlışlıkla veya öngörülemeyen sebeplerle meydana gelen zararlar da bu sorumluluğun kapsamına girebilir. Bu makale, idarenin sorumluluğu kavramını, idari yargılamadaki işleyişini, sorumluluğun koşullarını ve pratikteki uygulamaları detaylı bir şekilde incelemektedir.
TANIM ve KAPSAM
İdarenin sorumluluğu, kamu gücünü kullanan idarenin yaptığı işlem veya eylem sonucu bireylere veya topluma verdiği zararın tazmin edilmesi yükümlülüğüdür. İdarenin sorumluluğu, yalnızca devletin zarar verme faaliyetlerinden değil, aynı zamanda kamu hizmeti sunarken meydana gelen zararlar, idarenin eylem veya işlemleriyle doğrudan ilişkilendirilebilecek tüm olgusal durumları kapsar.
İdarenin sorumluluğu temelde iki farklı kategoriye ayrılabilir: Kusurlu sorumluluk ve kusursuz sorumluluk.
Kusurlu Sorumluluk (Hizmet Kusuru): İdarenin, bir işlem veya eylem nedeniyle zarar veren bir duruma yol açtığında, bu sorumluluk ancak kusurlu hareket ile ilişkilendirilebilir. Kusurlu sorumluluk, “hizmetin kötü işlemesi”, “hizmetin geç işlemesi” ve “hizmetin hiç işlememesi” halinde idarenin uğranılan zararları idarenin tazmin etme sorumluluğunu doğuran sorumluluk halidir. Hizmet kusuru durumunda, idareye karşı açılacak davada kusurun varlığı ve zararın doğması ve illiyet bağının bulunması gereklidir. Bununla birlikte zarar ile idari faaliyet arasında dolaylı değil, doğrudan ilişki olmalıdır.
Kusursuz Sorumluluk: İdare, bazen kanuni düzenlemelere uygun hareket etse bile, bazı durumlarda zararın tazmini gerekebilir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında idarenin tamamen kusursuz olmasına rağmen ortaya çıkan zararlar, kusursuz sorumluluk kavramına dayanır. Bu tür durumlarda, idare zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Kusursuz sorumluluk, özellikle kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında karşılaşılan zorluklar veya doğal afetler gibi öngörülemeyen durumlarda ortaya çıkabilir.
Kusursuz sorumluluk, “risk sorumluluğu” ve “kamu külfetleri karşısında eşitliğin bozulmasından dolayı sorumluluk” olmak üzere iki ilkeye dayanmaktadır. Risk sorumluluğu, “idarenin hiçbir kusuru olmasa dahi, yürüttüğü tehlikeli faaliyetler ve kullandığı tehlikeli araçlar nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmesi” durumudur. Kamu külfetleri karşısında eşitliğin bozulmasından dolayı sorumluluk ise, “idarenin nimetleri tüm toplum tarafından paylaşılan hukuka uygun eylem ve işlemlerinin külfetlerinin sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması halinde bu kişi ya da kişilerin zararının idare tarafından, kusuru olmadığı halde karşılanmasıdır.
İDARENİN SORUMLULUĞUNUN ŞARTLARI
İdarenin sorumluluğunun doğabilmesi için belirli şartların yerine gelmesi gerekir. Bu şartlar hem kusurlu sorumluluk hem de kusursuz sorumluluk durumlarında farklılık gösterse de bazı temel unsurlar her iki tür sorumluluk için de geçerlidir. Bunlar:
Hukuka Aykırılık: İdarenin eylem veya işleminin hukuka aykırı olması, sorumluluğun doğması için gereklidir. İdarenin her türlü eylemi, yürütme yetkisini kullanırken kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere ve genel hukuk ilkelerine uygun olmalıdır. Aksi halde, hukuka aykırılık söz konusu olur ve bu durum sorumluluğun doğmasına yol açar.
Zararın Meydana Gelmesi: İdarenin eylemi veya işlemi, somut bir zarar doğurmalıdır. Bu zarar, maddi veya manevi olabilir. Örneğin, idarenin hukuka aykırı bir işlem sonucu bir kişinin malvarlığına zarar gelmişse, bu zararın tazmini için idare sorumlu tutulabilir. Aynı şekilde, idarenin yaptığı bir işlem nedeniyle bir kişinin ruhsal sağlığı zarar görmüşse, manevi tazminat talep edilebilir.
İlliyet Bağı: İdarenin yaptığı işlem veya eylem ile meydana gelen zarar arasında doğrudan bir ilişki olmalıdır. Başka bir deyişle, zarar ile idarenin eylemi veya işlemi arasında nedensellik bağı kurulabilmelidir. Bu ilişki kurulduğunda, idare zararın sorumlusu kabul edilir.
İDARENİN SORUMLULUĞUNU KALDIRAN ya da AZALTAN HALLER
1- Mücbir Sebep
Mücbir sebep, idarenin iradesi dışında oluşan, öngörülemez ve karşı konulamaz olaylardır. Bu durumlarda idarenin sorumluluğundan bahsedilemez. Danıştay kararlarında ise; doğal, sosyal ve hukuki olması itibariyle failin dışında kalan, fail tarafından önlenme olanağı bulunmayan, önceden takdir ve tahmin edilemeyen olaylar olarak tanımlanmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere mücbir sebebin temel unsurları, “dışsallığın” yanı sıra “önlenemez” ve “öngörülemez” olmasıdır. Bu temel unsurlardan birinin bulunmaması halinde mücbir sebepten bahsedilemeyecektir.
2- Zarar Görenin Davranışı
Zarar gören kişi, zarar meydana gelmeden önce ya da meydana geldikten sonra, tedbirsiz bir şekilde hareket etmişse, bu durum idarenin sorumluluğunu azaltabilir. Ancak bazen zarar görenin davranışı kusurlu olmasa dahi idarenin eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağını keserek idarenin sorumluluğunu kaldırabilir.
Örnek vermek gerekirse; bir parkta idare, tehlikeli bir alanı güvenlik bariyerleriyle çevreler. Ancak bir kişi, bariyerlerin dışındaki alanda tehlikeye girmeye devam eder ve yaralanırsa, idarenin sorumluluğu mevcut duruma bağlı olarak tamamen kalkabilir ya da azalabilir.
3- Üçüncü Kişinin Davranışı
Zarar görenin davranışında olduğu gibi üçüncü kişinin davranışı da idarenin sorumluluğunu etkilemektedir. Bu etki ya idarenin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırır şekilde olmakta ya da ortaya çıkan zarar karşısında idare ile üçüncü kişi sorumluluğu paylaşmaktadır.
Örnek vermek gerekirse; belediye, bir caddeyi onarıp güvenlik önlemleri almış ve gerekli işaretlemeleri yapmışsa. Ancak, bir kişi bu güvenlik önlemlerini hiçe sayarak, bakım alanına girip kazaya sebep olmuşsa, burada üçüncü kişinin (bu durumda zarar gören kişi) kusuru, idarenin sorumluluğunu azaltabilir.
SONUÇ
İdarenin sorumluluğu, kusurlu ve kusursuz sorumluluk olmak üzere iki temel kategoriye ayrılır. Kusurlu sorumluluk, idarenin hatalı veya ihmalci bir davranışı sonucu meydana gelen zararı ifade ederken, kusursuz sorumluluk ise idarenin tehlikeli faaliyetleri sırasında herhangi bir kusur olmadan doğan zararlardır.
İdare, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde gerek kusurlu gerekse kusursuz sorumluluk çerçevesinde zararlara karşı tazminat ödemekle yükümlü olabilir.
Av.Merve ARSLAN